Türkiye’de 1977 yılında 50 kuruşlar üzerine portresi basılan Gümülcine doğumlu Sabiha Tansuğ, doğduğu toprakları ziyaret ettiğinde, “Herkes çınar ağacının dallarına ve yapraklarına bakar, oysa ben gövdesine ve köklerine bakarım” demişti…
Türkiye’de 1977 yılında 50 kuruşlar üzerine portresi basılan Gümülcine doğumlu Sabiha Tansuğ, doğduğu toprakları ziyaret ettiğinde, “Herkes çınar ağacının dallarına ve yapraklarına bakar, oysa ben gövdesine ve köklerine bakarım” demişti. Gerçekten de çınar ağacının kökleri çok derinlere kadar iner ki bu yüzden de uzun ömürlüdür; maziyi geleceğe bağlar ve belki bu yüzden Osmanlı döneminde de bu ağacın dikimine çok büyük önem verilmiştir.
Ülkemiz Yunanistan’daki idareciler de tıpkı çınar ağacının ilerlemesinden korkar gibi, bizleri toplum olarak ayakta tutan, varlık sebebimiz olan manevi değerlerimize gelenek ve göreneklerimize müdahaleler yapmaktadırlar. Müslüman – Türk Azınlığının üzerine bu kadar yüklenmek, köklerinden koparılmak istenmesi son yıllarda ne yazık ki hızlı bir ivme kazanmışa benzemektedir.
Azınlığın benimsemediği “240 İmam Yasası” çıkarılarak Müslüman – Türklerin dini özgürlüklerine müdahale edilmiştir. Aslında bu yasa, yasal olarak içi boşaltılan müftülüklere yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim yönetimin de bilinç altında böyle bir düşünce olduğu her hareketinden belli olmaktadır. Son günlerde atanmış müftülerin 67 yaş haddinden emekliye sevk edilmesi, yerlerine naip atanması bu konuda seçim hazırlığının olduğunun işaretidir. Ancak seçimin nasıl yapılacağı ise belirsizliğini korumaktadır. İlk baştan şunu söylemek gerekir: 240 İmam Yasası ile Azınlığa dayatılan insanların müftü seçimi yapması demokratik, adil ve ahlaki değildir! Sözleşmeli olduklarından dolayı, Devletin elini devamlı üzerlerinde hisseden insanların müftü seçimi yapması kabul edilemez.
Seçimi yapsa yapsa halen camilerimizde görevli din görevlileri ve cami mütevelli heyetleri yapabilir. Ancak müftülüklere naiplerin atanması bu işin kısa vadede gerçekleşmeyeceği anlamına gelmektedir. Bütün bunlardan sonra, yöneticilerin “Seçilmiş insanların yargı yetkisi olamaz“ düşüncesi, seçim yapılmasının önünde büyük bir engeldir ki hala az da olsa müftülerin yargı yetkileri bulunmaktadır. Bu durum ortadayken müftü seçimini gündeme getirmek inandırıcı olmamaktadır. Manevi değerlerimizden sonra gelenek ve göreneklerimize yönelik uygulamalar da yine son dönemde hız kazanmıştır. 700 yıldan bu yana düzenlenen Seçek Yağlı Güreşleri ve Kültürel Etkinlikleri geçen yıl olduğu gibi yine ikiye bölündü. Seçek Yaylası’nı işgal eden yaklaşık 80 kişilik sopalı bir grubu polisin oradan çıkarmaması ve Seçek Derneği çatısı altında etkinlik düzenlemek için gelen yaklaşık 300 arabalık insanı polis gücüyle geri çevirmesi; toplanma özgürlüğüne ve insan haklarına aykırıdır. Seçek Derneği burada sağ duyulu davranmış ve olayların çıkmasına müsaade etmemiştir. Sonuç itibariyle etkinlik Mehrikoz futbol sahasında gerçekleşmiştir.
Yine Kurban Bayramı arifesinde polis savcılık kararıyla Gümülcine’de kurban pazarını basmış ve insanlarda büyük bir panik yaşanmıştır ki bazı kişilere para cezası kesildiği de söylenmiştir. Yaşanan bütün bu olaylar Azınlığımızın köklerinin daha derinlere inmesine engel niteliğindedir ki…
İbrahim Baltalı
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)