Köşe Yazıları Rumeliyi Keşfet

Bulgaristan Türklerinin Asimilasyonu

20.nci yüzyıl Bulgaristan Türkleri için acılarla dolu, gözyaşı, sürgün ve göçler tarihidir. 500 yıllık toprak­larından, evlerinden, vatanlarından zorla koparılarak sürgün, göç ve asimi­lasyon politikalarıyla eritilmeye ve hatta etnik temizliğe tabi..

Bulgaristan Türklerinin Asimilasyonu

20.nci yüzyıl Bulgaristan Türkleri için acılarla dolu, gözyaşı, sürgün ve göçler tarihidir. 500 yıllık toprak­larından, evlerinden, vatanlarından zorla koparılarak sürgün, göç ve asimi­lasyon politikalarıyla eritilmeye ve hatta etnik temizliğe tabi tutulan insanlar, bin bir meşakkat ve zorluklarla her şeye sıfırdan başlamak zorunda kalmışlardı.

Bulgaristan Türklerinin tarihine bakacak olursak, Oğuzların ve Kumanların soyun­dan geldiklerini görürüz. Oğuz Türkleri özellikler Osmanlı devrinde Anadolu üzerin­den Balkanlar’a geçmişlerdir. Bugün dahi başta Filibe, Kırcaali, Razgrad, Şumnu, Eski Cuma, Silistre, Dobriç, Burgaz ve Rusçuk şehirleri olmak üzere birçok yerleşim böl­gesinde Türkler yaşamaktadır.

Deliorman ve Dobruca Türklerinin kökeni Celali Ayaklanmalarından sonra gerçekleşen büyük Türkmen sürgününe dayanır.16.yy’ın başından itibaren Cela­li ayaklanmasının çıktığı Tokat, Yozgat, Sivas, Kırşehir, Maraş, Adana, Toros dağlarındaki Türkmenlerden ve Mersin, Karaman civarından Deliorman ve Dobru­ca’ya yoğun bir Türkmen göçü olmuştur. Bu Türkmenler Deliorman’a geldiklerinde Sarı Saltuk’la birlikte gelen Türklerle ve Kıpçak-Peçenek halkla karşılaşmışlar ve onlarla karışmışlardır.

Güney Bulgaristan, Avşar, Cerit ve Te­cirli gibi Orta ve Güney Anadolu Türkmen aşiretlerinin yerleştiği bir bölgedir. Özel­like Avşar Türkmenleri Kahramanmaraş, Adana, Kayseri, Sivas, Karaman, Konya, Aksaray v.b. illerden gelerek çoğunlukla Güney Bulgaristan’a yerleşmiştir. Tarihlerin kaydettiği bu gerçeklere rağmen Bulgaris­tan Türklüğünü inkâr, faşizanlığın tezahürü olan bir saçmalıktır.

Bulgaristan’da Todor Jivkov’un başkan­lığındaki komünist rejim tarafından asimi­lasyon ve sürgün politikalarının yansımala­rını insanlar halâ hissedebiliyor. 26 ARALIK 1984’te başlatılan “SOYA DÖNÜŞ” adlı “TÜRK İSİMLERİNİN ZORLA DEĞİŞTİRİL­MESİ ve DİNİ VECİBELERİYLE, ÖRF ve ADETLERİNİ YERİNE GETİRMELERİNİN YASAKLANMASININ” üzerinden 34 yıl geçmesine rağmen zihinilerinin derinlikle­rinde böyle bir düşünce hep var olmuştur. Bir gecede evini, barkını, toprağını ter­ketmek zorunda kalan yüzbinlerce insa­nın kafilelerle sınırımıza yığıldığı günler dün gibi hatırımızda. Türkiye’ye gelen evladı fatihan torunu bu kardeşlerimizin yaşadıkları acı ve sıkıntılar hiçbir zaman unutulmayacak. 20.nci yüzyılın sonunda yaşanan bu dram, ilkelliğin ve gaddarlığın uzaklarda değil Avrupa’da olduğunu bize bir kez daha göstermiştir.

Komünist Jivkov rejiminin çökmesin­den sonra yeni kurulan Bulgaristan hükü­meti 29 Aralık 1989’da Bulgaristan’daki Türklerin Türkçe adlarını alma, kendi din­lerinde ibadet yapma ve Türkçe konuşma hakkını tekrar tanımıştı. Nisan 2012’de ise Bulgaristan Parlamentosu 1987-1989 yıllarında Bulgaristan’da yapılmış olan “Türk asimilasyonunu” kınamıştı. Fakat buna rağmen hala aynı zihniyeti taşıyan bazı ırkçı kafalar varlığını sürdürmekte ve 500-600 yıllık Türk yerleşim birimlerinin isimlerini değiştirmeye çalışmaktadır. Bu­gün bile bazı ırkçılar Bulgaristan’da zaten az sayıda kalmış olan camilere saldırmak­ta, yakmakta veya duvarlarına ırkçı yazılar yazmaktadır. Irkçılar, Türk ve yabancı düşmanlığı yapmakta, “onların yakılması gerektiğini” söyleyebilmektedirler…

Türk ve Müslümanlara yaşatılan asimi­lasyon, sürgün, katliam ve etnik temizlik, karşısında, insan hakları beyannamesi de kâğıt üzerinde kalmaktan kurtulamıyor…

Bize düşen, kurgulanan oyunların ve kumpasların pençesine düşmeden, gerçekleri görmek suretiyle, bir ve bütün olabilmektir.

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL